İş yerinde harika bir gün geçirmek: Kolajen ilkesini anlayın

İşletme kurucusu ve sağlıklı yaşam uzmanı Nicola Elliott, düzenli köşe yazısında 9-5 mesailerimizde daha mutlu ve sağlıklı hissetmek için hepimizin yapabileceği bir şeyi inceliyor

(Unsplash)

Her yerde ortaya çıkan tozlar, jeller ve haplar olsun, ışıldayan genç görünümlerini ona borçlu olduklarını söyleyen ünlüler olsun, kolajen son yıllarda gerçekten revaçta. Ama daha iyi görünmemizi sağlamasının ötesinde benim asıl merak ettiğim, daha iyi hissetmemizi de sağlayabilir mi? 

Peki, sahiden nedir bu? Kolajen en yaygın protein türüdür ve tüm vücudumuzdaki protein içeriğinin yüzde 25 ila 30'unu oluşturur. Büyük oranda glisin, prolin ve hidroksiprolin amino asitlerinden meydana gelir; bu amino asitler, kolajene özgü üçlü sarmal yapıyı oluşturan üç iplik biçimini alır. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Deri, bağ dokular, kemikler, kıkırdak, tendon ve korneada bulunarak dokulara yapısal destek sağlar ve doku onarımı, bağışıklık tepkisi, hücrelerarası iletişim ve dokunun korunması gibi hücresel süreçlerde önemli görevler üstlenir. Gerçekten önemlidir. 

Fakat yaşlandıkça kolajen parçalanır ve üretimi yavaşlar. Bununla birlikte elastin denen başka bir temel yapısal proteinin azalması, sarkık cilt ve kırışıklık gibi yaşlanma belirtilerine yol açar. 

Aynı zamanda iskelet sistemindeki kolajen bütünlüğünün de yaşla birlikte zayıflaması kemik gücünün azalmasına, kasların zayıflamasına ve tendonların sertleşmesine sebep olur. Tüm gün masa başında oturmanın ağrı ve sızıları ne kadar artırabileceğini tahmin edebilirsiniz.

Yaşlandıkça kolajen kaybı ve zedelenmesi kaçınılmaz olsa da bazı beslenme ve yaşam tarzı unsurları bu süreci epey hızlandırabilir: sigara içmek, aşırı alkol tüketmek, fazla şekerli ve ultra işlenmiş gıdalarla beslenmek ve güneşe maruz kalmak zararlı olabilir.

İyi haber şu ki vücudumuz kolajeni kendiliğinden üretebildiği gibi dışarıdan da alabiliriz. Kolajen tüm hayvanlarda (en çok deri ve eklemlerde, kemiklerde ve bağ dokularda), baklagillerde ve yumurtada bulunur. Kemik suyunda bol miktarda vardır. 

Ayrıca C vitamininin, proteinle birlikte çalıştığı için kolajen sentezinde gerekli olduğunu belirtmekte fayda var, bu yüzden turunçgil, biber, yeşillik ve kırmızı meyve de bol bol yiyin. 

Ama vücudumuzun kendiliğinden ürettiği bir şeyi takviye etmeye gerek var mı? Gıda takviyeleri üreticisi Bare Biology’nin kurucusu Melanie Lawson yanıtın evet olduğuna inandığını belirterek şöyle diyor:

25 yaşına girdiğimizde kolajen üretimimiz yavaşlıyor ve 30’lu yaşlara geldiğimizde her yıl kolajenimizin yaklaşık yüzde 1'ini kaybetmeye başlıyoruz. Evet, kolajen cildin dolgun görünmesini sağlıyor ama bağırsak sağlığını ve dişlerin güçlenmesini desteklediği de gözlemlendi. Aynı şekilde kemik kaybını engelleyerek ve kemik yapısını iyileştirerek saçların yeniden uzamasında ve kemik sağlığında da rol oynuyor.

Lawson, kolajenin egzersiz sonrası toparlanmayı kolaylaştırdığını ve sporcularla sık egzersiz yapanlar arasında giderek yaygınlaştığını da ekliyor. 

Ona göre, 25’in üzerindeki herkes veya saç kaybından şikayet eden ya da kemik ve bağırsak sağlığını iyileştirmek isteyenler kolajen takviyesinden ciddi fayda sağlayabilir. Yalnızca cildinizi iyileştirmekle kalmayacaktır, iltihaplı eklem romatizması (romatoid artrit) veya kireçlenmesi (osteoartrit) olanlar da anti enflamatuar özelliklerinden yararlanabilir.

Bu sene 46 oldum ve kolajen günüme canlılık katacak mı mutlaka deneyip göreceğim. Takipte kalın. 

NEOM’un kurucusu olan Nicola Elliott'ın The Four Ways to Wellbeing: Better Sleep. Less Stress. More Energy. Mood Boost adlı kitabı Penguin Life'tan çıktı.


independent.co.uk/health-and-wellbeing

Independent Türkçe için çeviren: İdil Barım

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU